Emel Yaman : Kırık Aynalar - Bölüm 1

KIRIK AYNALAR

Bölüm 1: Yeni Bir Başlangıç

   Leyla, aynadaki yansımasına uzun uzun baktı. Göz altlarında uykusuzluğun siyah gölgeleri, dudak kenarında zamandan kalan soluk bir iz. Tanıdığı bir yüzdü bu, ama artık ait değildi. Gerçekle hayalin çizgisi silinmiş, düşünceleri puslanmıştı.

   Yıllar sonra kariyerine dönüyordu.  Bu, yarım kalan bir hikâyeyi tamamlama arzusu muydu, yoksa sadece kaçış mı?  Bilmiyordu. İçindeki huzursuzluk, attığı her adımda biraz daha büyüyordu.

   Kapı aralıktı.  İçeriden gelen beyaz ışık ve temizlik kokusu, ortamı soğuklaştırmıştı. Derin bir nefes aldı. Kapıyı itti. Menteşelerin gıcırtısı ve klor kokusu onu ani bir gerçekliğe çekti.

   Sekreter başını kaldırmadan konuştu:

- Leyla Hanım, sizi bekliyorlar.

   Bu kayıtsız ton, Leyla’nın tedirginliğini arttırdı.

- Ben, K. Bey’le görüşecektim, dedi hafif bir tereddütle.

   Kadın nihayet ekrandan gözünü ayırdı. Yüzü ifadesizdi.

- Hayır, sizinle B. Bey görüşecek.

   Yeni bir isim, tanımadığı bir yüz. Bu değişiklik Leyla’nın hiç hoşuna gitmedi. Sekreter sol taraftaki kapıyı işaret etti:

- Buyurun, B. Bey sizi bekliyor.

   Derin bir nefes aldı.  Buzlu cama hafifçe dokundu. Sonra kapıyı açtı.

   Oda sade ama düzenliydi. Ortada, geniş bir toplantı masası, etrafında   kahverengi deri koltuklarla çevriliydi. Duvar boyu uzanan pencere, şehri kucaklıyordu. Masada bir fincan kahve, lacivert bir ajanda ve gümüş bir dolmakalem özenle yerleştirilmişti.

   B. Bey, kahverengi takımı, kolalı gömleği ve kol düğmeleriyle kontrollü bir özen taşıyordu. Nazik bir tebessümle ayağa kalkıp, elini uzattı. 

- Hoş geldiniz, Leyla Hanım.

   Sesi, odanın dinginliğiyle uyumluydu. Ne sıcak ne de soğuktu. Ölçülü, düşünülmüş, tam kararındaydı.

   Leyla, lacivert pantolunu ve beyaz gömleğiyle sade ama kendinden emindi. Kıvırcık saçları omuzlarına dökülüyordu. Yüzü hafif makyajıyla ışıldıyordu. Uzun zamandır böyle süssüz bir nezaketle karşılaşmamıştı. Garip ama iyi hissediyordu.

   Odaya hafif bir kahve kokusu sinmişti. Normalde sevmediği kahve bugün içini ısıtmıştı. Nedenini bilmiyordu.

   Konuşma ilerledikçe, zihnindeki gürültü hafifledi. Odayı dolduran kelimeler, dış dünyanın yükünü bir süreliğine susturmuştu. İçine tanımadığı bir dinginlik yayılmıştı. Bu anın geçici olduğunun ayırdındaydı.

Yağmurun altında arabasına doğru yürürken kafasındaki tek soru şuydu:

Bu bir başlangıç mıydı, yoksa hiç başlamamış bir hikâyenin kırık aynası mı?

 

...

 

Devam edecek!