
KIRIK AYNALAR
Bölüm 4: Beyaz Uyanış
Leyla, gözlerini açtığında, kendini sesin ve zamanın eridiği bembeyaz bir yerde buldu. Ne duvar vardı, ne de tavan; sadece uçsuz bucaksız bir sessizlik. İçinde büyüyen hasret, pencereden süzülen soluk ışıkta daha da keskinleşti. “Gerçek mi bu?’’ diye fısıldadı, sesi boşlukta dağıldı. Burası, ne sıcak ne de soğuktu, aksine cansızdı. Sanki tüm hisleri çekilip alınmış, geriye sadece bir hiçlik kalmıştı. Kim olduğunu unutmuş gibiydi.
Uzakta beyazlığın içinde hareket eden kızıl saçlı birini fark etti. Yaklaştıkça yüzü belirginleşti. Bir kadındı bu, ayakları sanki beyaz zeminin içine gömülüyordu. Panikledi, kaçmak istedi. Ama ayakları yere basmıyordu. Orada görmek istemediği bir hakikat saklıydı.
Kadın, hafifçe gülümsedi. “Düşüncelerini duyabiliyorum’’ dedi, sesi ipeksi bir yumuşaklıkla büyülüyordu.
Bir adım geri çekildi. “Bu nasıl mümkün olabilir?”
Kadın başını eğip fısıldadı. “Burası senin zihnin, Leyla. Kaçtığın, bastırdığın, görmek istemediklerin burada. Zihnin seni susturamaz artık. Hakikat yaklaşıyor.’’ Bu ses ne bir suçlama ne de teselliydi. Sadece kaçınılmaz olan bir hakikat gibiydi.
Leyla, içindeki sessizliğin bu denli yoğun olduğunu ilk kez fark etti. Kadın, soğuk bir gerçeği daha fısıldadı:
“Sessizlik, büyük bir çöküşün habercisidir. Ayna, bakılmadığı sürece kusursuzdur. Fakat bir kez yüzleştiğinde, seni kendinle baş başa bırakır. Çatlar, dağılır ve geriye yalnızca sen kalırsın.’’
Kadının sözleri odada yankılanırken, usulca döndü ve odadan çıktı. Leyla’nın göğsü sıkıştı, kaçacak yer yoktu. Kalbindeki boşluk, o beyazlığın ortasında yeniden belirdi. “Ya kırılacağım ya da yeniden inşa edileceğim’’ diye düşündü. Tam da o anda özgürlüğün soğuk ağırlığını iliklerinde hissetti. Geceyle gündüzün, hayalle gerçeğin kesiştiği o anda, Leyla artık bir yolculuğa başlamıştı.
Bölüm 5: Aynadaki Yüzleşme
Leyla’nın bakışları hâlâ beyaz boşlukta gezinirken, sislerin arasından soluk bir parlaklık belirdi. Çerçevesiz, eski bir ayna belirdi. Yüzeyi pusluydu. Dokunulsa sanki parmaklara ince bir toz tabakası bulaşacaktı. Ayna, hafif küf kokusu yayıyordu. Geçmişin karanlık anılarını hatırlatır gibiydi.
Tam o sırada, kızıl saçlı kadın yeniden göründü. Aniden belirip kayboluyordu. Leyla’nın ellerin sıkıca kavradı: “Kaçtığın ne varsa, seni burada bekliyor. Sen bir boşluğa sarıldın, artık aynaya bakmadan çıkamazsın.’’
Leyla geri çekildi, sesi kırılgandı: “Bakmak zorunda mıyım?’’
Kadın, gözlerini Leyla’ya dikerek, fısıldadı. “Evet bakmak zorundasın. Çünkü o boşluk senin gerçeğin. Kaçtıklarınla yüzleşmeden özgürlüğe ulaşamazsın.”
Leyla, derin bir nefes alıp aynaya döndü. Yüzü solgundu. Teslim olmuştu. Bu, yılların ağırlığını taşıyan bir ağıt gibiydi. Bir adım yaklaştı. Elini camın soğuk yüzeyine değdirmeye çalıştı. Parmağının dokunduğu şey, aşılmaz bir engel gibiydi; değişmez, katı, acımasız bir gerçeklik.
Burnuna bir koku geldi. İlk kahve molalarında içlerine sinen sıcak sessizlikti bu. Şimdi o koku kaybolmuş umudun hüzünlü bir iziydi. Her yudum, kırık bir beklentiyi anlatıyordu artık.
O ince camda kendini tanıyamadı: “Bu yüz gerçekten benim mi?’’ diye fısıldadı kendi kendine. Gerçekle hayal arasındaki ince cam, artık yıkılması gereken bir duvardı. Sessizlikte, derin bir nefes aldı. Kaçacak yer yoktu. Yüzleşme başlamıştı.
Bölüm 6: Kırık Yansımalar
Kadın, aynanın kenarından usulca konuştu: “Gerçeği biliyorsun, kabul etme zamanı.’’
Leyla, aynaya tekrar baktı. Camın yüzeyinde silik bir siluet belirdi. Soğuk kahvenin buruk tadını taşıyan bir hatıra. Midesinde keskin bir sancı hissetti. Bu veda mıydı, yoksa hesaplaşmanın ilk işareti miydi?
Kadın bir adım daha yaklaştı: “Uyan Leyla. Artık hakikati gör .’’
Leyla’nın içindeki boşluk daha da büyüdü. Aynadaki yüz ona aitti ama aynı zamanda yabancıydı. Camdaki çatlaklar, geçmişin kırık dökük izlerini taşır gibiydi. Çatlakların arasında kendini gördü ve cama yaslandı: “Beni bırak! Git artık içimden!’’
Kadın geri çekildi “Özgürlük sadece senin elinde. Aynayı kır ve kendini bul. Bu zincirleri sen ördün.”
Hüzünle, ilk adımını attı, sonra bir adım daha. Elleri titreyerek aynayı yumruklamaya başladı. Çatırdayan ses, odadaki sessizliği keskin bir çığlık gibi yırttı. Paramparça camların arasında B’nin silueti bir an göründü, sonra eriyip beyazlığa karıştı.
Geriye sadece boşluk kaldı. Kahve kokusu, yerini keskin bir iyodoform kokusuna bıraktı. Bu koku, Leyla’nın başını döndürüyordu. Kırık aynanın parçaları etrafa savrulurken, içindeki Leyla toz bulutları arasında silikleşiyordu. Derin bir nefes aldı. Usulca mırıldandı. “Benim seçimim.’’
İçindeki sis ağır ağır dağılıyordu. Üşüyordu, ama bu soğuğun geçici olduğunu biliyordu. Kırık camların arasında, Leyla yeniden doğuşun soğuk ışığını gördü. Bir zamanların umut kırıntıları, artık yeni bir hayatın temelini atıyordu.