
Mutsuzluğa Var Olanlar İçin Yeni Bir Hayat
*Yazıyı Ali Barokas’tan Ömrümüz Yine Geçiyor şarkısı eşliğinde okumanız naçizane tavsiyemdir.
https://open.spotify.com/playlist/0kapEJPkPEjMU2WoYQieJz?si=5a288316760e455e
3 yılında doğan bir insandan hayat dersi almaya var mısınız? Şahsen ben yokum. 3 yılında doğmuş düşünsenize, ÜÇ. Lucius Annaeus Senaca’dan bahsediyorum. 3 yılında dünyaya gelmiş, henüz dünya bile kendine gelememişken, asırlar öncesinden bizlere “Mutlu Yaşam Üzerine” ve “Yaşamın Kısalığı Üzerine” isimli iki yazısıyla ahkam kesiyor. Sen bizlerin onlarca sene aynı sıralarda, onlarca kitapla, yüzlerce terapi seansıyla hatta yapay zekalarla çözemediğimiz, kör kuyularda derin sandıklara mühürlenmiş mutluluğun sırrını, “3” yılında geldiğin dünyada yazdığın 60-70 sayfalık bir kitapla anlatabileceğini mi düşündün. Tebrikler, sen kazandın Seneca.
Hadsiz tarizimin hududuna geldiğime göre bir soluklanayım. Zira kendimle girdiğim şu münakaşa bile beni yeterince hırpalamışken dahası haddimi aşar. Bir kitap geçti elime Seneca’dan. İncecik ama çok ağır. Başlığını okuyunca bile yaralanan yerlerinden kanamaya başlıyor insan: “Mutlu Yaşam Üzerine ve Yaşamın Kısalığı Üzerine” Seneca kitabının ilk bölümünü kendisi gibi intihar etmek ile cezalandırılan kardeşi Gallio’ya ithaf eder ve şöyle der: “Kardeşim Gallio, herkes mutlu bir yaşam ister, ancak yaşamı mutlu kılan şeyin ne olduğunu görmek konusunda zihinleri kördür. Nitekim mutlu bir yaşama kavuşmak hiç kolay değildir.” Mutlu bir yaşamın en büyük anahtarı olarak summum bonum’u (en yüce iyiyi) öne sürer Seneca. En yüce iyinin hedefi ise erdemdir. Erdemli bir yaşam için ortak akıldan uzak durulmasını ve insanın, kendi yaşamıyla ilgili olarak çoğunluğun tercihlerini örnek alma mecburiyetinden sıyrılmasını önceler ve şu vurucu cümleyi söyler: “Yaşamımdaki eylemleri sizin kanılarınıza göre şekillendirmemek kadar azimli olduğum bir konu daha yoktur.” Kitabı okuduğum esnada cümlenin altını çizerken, Gibi dizisinden o ikonik cümle Yılmaz’ın sesiyle geldi kulağıma: “Benim zevklerim sizin nezdinizde makul bir zemine oturmak zorunda değil.” Yılmaz’ın büyük büyük büyük dedesinin Seneca olma ihtimali oldukça yüksek.
Kitabın ikinci bölümünde Seneca, her yaşamın doğru değerlendirildiği taktirde insana yetecek kadar uzun olması üzerinde durur: “Birisinin beyaz saçlarına ve kırışıklıklarına bakıp uzun yaşadığını düşünmenin alemi yok. O uzun yaşamadı, sadece uzun var oldu.” Esasen böyle beylik cümleleri ve genel kanıları; insanın kanlı canlı yaşamından, günlük telaşından uzak, insanın ne hissettiği ile ilgilenmeyen, sadece ona ne yapması gerektiğini söyleyen “üst akıl cümleleri” olarak görürüm. Ancak burada farklı bir nokta var. Seneca’nın felsefesi çağlar arasındaki o mesafeyi azaltıyor ve bize güzel bir yaşam çerçevesi sunuyor. Mutluluğun, bize bahşedilen yaşamın makbul bir yaşam olmasının herkes için aynı sırayla ve aynı sahnelerle gerçekleşemeyeceğini anlatıyor. Mutluluk, paket program olmaktan çıktığında, başkalarının aklından ve fikrinden arındığında, en nihayete “memnuniyete” dönüştüğünde yolumuzdaki taşları basamak olarak kullanabiliyoruz. Yeni adımlar, yeni hayatlar için anlık mutluluklardan vazgeçme cesareti gösterebiliyoruz. Ve tüm bunlar bana, geçtiğimiz günlerde kardeşimin mezuniyetinde, dereceye giren öğrencilerin uçurduğu beyaz güvercinlerden birisinin, kanat çırparak tam da sahnenin üzerinde bulunan “Yeni Hayatınızda Başarılar” yazısına konması kadar manidar geliyor: “Yeni hayatınızda başarılar, ancak üzerinize s.çmama izin verirseniz!”