Temren : Sizin Toprağa Gömmeye Kıyamadığınız Hayalleriniz Var mı?

SİZİN TOPRAĞA GÖMMEYE KIYAMADIĞINIZ HAYALLERİNİZ VAR MI?

Sonbaharda ceviz ağacından düşen sararmış yaprak acaba ceviz ağacıyla aynı gayeyi taşır mı? Toprağa karışsa da hayalini orada da sürdürür mü? Yoksa ceviz ağacının bu kutlu gayesinden bir kaçış mıdır toprağa? Ya biz hangi kutlu gayeden koptuk geldik? Bir kaçışta mıdır insanoğlu yoksa bir varışta mı? Düştüğü bu dünyadaki amacı kopup geldiği amaçla örtüşür mü? Bir elmanın bir milimetre karelik kısmı da elmadır. Yarısı da elmadır. Peki, insan neyin zerresidir? Hangi okyanusun damlasıdır ki kendinde deryalar marifeti gösterme cüretine sahiptir? Kendini neye dayanarak damladan üstün tutmaktadır?

            Kristal bir kâsede zengin bir dudağa değen suyla, yaz sıcağında kavrulan bir köpeğin dilindeki su arasında ne fark vardır? Hangi su damlaları daha makbuldür? Sizce kutlu bir derde derman olmak mı daha iyidir yoksa daha farkınıza bile varılmadan alelade bir hevesin parçası olmak mı?

            Çocukken taşıdığınız gaye ile büyüyünce taşıdığınız gaye aynı mıdır? Biz büyüdükçe onların da büyümesi olgunlaşması gerekir. Tıpkı bir meyve gibi büyüyüp olgunlaşmalı. Tıpkı insan gibi… O da büyür ve olgunlaşır. Ya sonra? Her şey biter mi? Ceviz yaprağının toprağa karıştığı gibi insan da gayeleriyle toprağa karışır. Çocukken istediği üç tekerlekli bisiklet de, büyüyünce hayalini kurduğu arabası da toprak olur. Sizin toprağa gömmeye kıyamadığınız hayalleriniz var mı? “Ben ölünce üzerime beton dökmeyin. Toprağımda otlar bitsin, çiçekler açsın.” diyen Âşık Veysel gibi bir derde sahip miyiz? Böyle bir gayeyi toprağa gömemeyiz değil mi? Biz gömsek de o çiçek olur fışkırır, kokusunu yaymaya devam eder.

            Şimdi oturup hep birlikte düşünelim. Elimize bir kâğıt bir kalem alıp, kaç yaşındaysak, hatırladığımız en küçük yaştan itibaren ilk isteklerimizi yazalım. İlkokulda neler hayal ederdik? Ortaokulda neler istedik? Lise de nelerin peşinde sürüklendik? Ya üniversitede ne durumdaydık? Hadi yazalım.

            Liste uzun. Yazabildiğimiz kadar yazalım. Pastel boyadan, spor ayakkabıya, polifonik müzikli cep telefonundan, fotoğraf makinesine, arabaya, eve, tatile, çoluğa çocuğa kadar her şeyi yazalım. Ve en son listeyi elimiz alıp baştan sona kadar dikkatlice okuyalım. Çoğu zaman şaşırıp, çoğu zaman güleceğiz, hüzünleneceğiz. Artık nasıl bir olgunlaşma yaşadığımızı bu listeden seyredebiliriz. Hayatımızın şu an ki kısmına kadar hangi yazdığımız isteğimiz ya da hayalimiz sadece bizim için değil? Listeyi ikiye ayırıp tekrar yazalım. Sadece kendimiz için isteklerimiz ve başka insanlar, hayvanlar, ormanlar vs. için olan isteklerimiz diye. Hangi taraf daha uzun bir bakalım. Eğer sol taraf daha uzunsa artık durup düşünme ve hayatımıza anlam katmaya karar verme vakti gelmiş demektir.

Nefes aldığımız sürece vakit var demektir bir şeyleri değiştirmek için. Sadece karar vermemiz gerek. Bu hayatta lüzumsuz bir hevesin parçası olmak mı istiyoruz ya da bizim derdimiz başka dertlerin dermanı mı olmalı? Ya seçtiklerimizin esiri oluruz ya da seçimlerimiz prangaları kıran bir balyoz olur bu hayatta.

Haydi yapalım seçimimizi…