Yasin Taçar : Allah'ın Hikmetinden Sual

ALLAH’IN HİKMETİNDEN SUAL

Meseleleri İslami perspektifle açıklama çabasıyla birlikte oluşan İslami düşünce sahası yüzlerce yıl birtakım sorulara açıklamalar yapmaya çalışmış ve bu çalışmaların sonucunda da belli gruplar ortaya çıkmıştır. Filozoflar, kelamcılar, sufiler kendi açılarından meselelere izahlar getirmişler, onların izahlarının nesilden nesile aktarılmasıyla da düşünce dünyası zenginleşerek ilerlemiştir.

Genel olarak “Allah kulu neden imtihan eder?”, “Allah neden yaratmıştır?”, “İnsanın iradesi var mıdır?” gibi soruların etrafından dönen düşünce akımlarında, sorulan sorulardan biri de “Allah’ın hikmetinden sual olur mu?” sorusudur.

Soruyu biraz açalım. Allah bir şeyi yaratırken altında yatan hikmet nedir? Onu hikmetli kılan özelliği nedir? Allah’ın yarattığı bir şey kötü olur mu? Kötü diye nitelenmezse neden nitelenmez? Bizim için kötü olan bir şey, Allah açısından nasıl kötü olmaz? Allah’ın hiçbir şekilde ihtiyacı olmadığı halde âlemi yaratmış olmasındaki maksat nedir?

Kâdî Abdülcebbar’a göre muhtaçlık ile tercih arasında doğrudan bir ilişki yoktur. Tercih, muhtaçlığı gerektirmez. Aynı şekilde müstağni olmak da tercihi engellemez. Allah’ın yaratma fiili tamamen kendi iradesiyle olur yani. Mevcudat olmak zorunda değildi fakat Allah yaratmayı diledi ve var oldu. Abdülcebbar üzerinden Mutezile’yi ele aldığımızda karşımıza “zorunda” kelimesi çıkar. Kâdî Abdülcebbar, insan söz konusu olduğunda bir başkasının yararlanması veya ondan zararın uzaklaştırılması nedeniyle kişinin bir fiil yapmasının kesinlikle zorunlu olmadığını düşünür. Allah hakkında kulun bir ameline karşılık sevap veya günahı olmadığı halde çektiği bir sıkıntıya bedel olmaksızın zorunluluktan bahsedilemez. Böylede bir sebebe dayalı zorunluluk ile mutlak zorunluluk birbirinden ayrılır. Bir amelin işlenmesi veya bir zarara bedel verilmesi, fiil yapmayı zorunlu kılan durumlardır. Bunların dışında bir durumda Allah hakkında zorunluluktan bahsedilemez. Kastedilen zorunluluk metafizikle ilgili değildir, ahlaki bir zorunluluktur. “İlahi fiilin varlığını açıklayabilmek için yaratıkların menfaatini, ilahi fiil için zorunluluk anlamı taşımayan ve yalnızca fiilin güzelliğini bildiren yani failin fiile kudretini ortadan kaldırmayan bir çağrıdır.”

Kısaca Mutezile’ye göre Allah’ın yaratmasındaki hikmet, kulların menfaatidir. Allah’ın yarattıkları iyidir çünkü kulların yararınadır. Mutezile, kulların yararını mutlak şart olarak öne sürerek Allah hakkında bir zorundalık ortaya çıkarmıştır.

Eşari’de ise durum farklıdır. Eşari, Allah’ın kudretini önceler ve kudrete herhangi bir sınırlama getirmez. Allah, kudreti ile dilediğini dilediği gibi yaratabilir. Neyin nasıl olacağı tamamen Allah’ın dilemesine bağlıdır. İmkan, nesnenin kendisine değil, ilahi kudretin gücüne nispetle anlam kazanan bir kavramdır. Bir nesnenin kazanabileceği muhtemel varlık durumlarının gerekçesi, ilahi kudretin o nesneyi bütün varlık durumlarında yaratmaya kadir oluşudur.

Ömer Türker’in son kitabı Allah’ın Hikmetinden Sual Olur mu? ilahi fiillerin sebepliliği sorununu Mutezile, Eşari ve Maturidi çerçevesinden ele alıyor. Üç ekolün görüşünün de ayrıntılı irdelendiği eser düşünce dünyasında yeni ufuklar açmak isteyen her okurun başköşesinde yerini alacaktır.