
SOYKIRIMIN TARİHİ
7 Ekim 2023’te Filistin’de yaşananlar tarihte yeni bir dönüm noktası oldu. Çünkü sonrasında yaşanan vahşet ve soykırım bütün dünyaya, dünyanın bütün vicdanlı insanlarına İsrail’in ne kadar zalim, barbar bir ülke olduğunu gösterdi, hatırlattı. İsrail kanadı olayların başlangıç tarihi olarak her zaman 7 Ekim 2023 gününü öne sürdü ve sonrasında yaptıkları her vahşeti, zulmü, katliamı bir “savunma” olarak sundu.
İsrail tüm dünyanın gözü önünde Filistin’e karşı soykırım başlattı. Bebek, çocuk demeden düzenli aralıkla öldürdü, öldürüyor. Hastaneleri bombaladı, sağlık görevlilerini kaçırdı, hapishanelerine aldığı Filistinli insanları ya öldürdü ya da bir daha sağlığına kavuşamayacakları düzeyde sakat bıraktı. İsrail bu bir buçuk yıllık sürede işlenmedik tek bir savaş suçu bile bırakmadı.
Bütün bunlara karşı kendini savunma konumunda göstermesi için olayların başlangıcını 7 Ekim 2023 olarak göstermek zorundaydı. Çünkü öncesi hatırlandığında İsrail bütün bu vahşeti bir asırdan uzun süreden beri uyguladığı bir kez daha gün yüzüne çıkmış olacaktı.
Ilan Pappê, Filistin-İsrail Meselesinin Kısa Tarihi adlı kitabında İsrail’in Filistin halkına yönelik zulmünün ve vahşetinin 150 yıl önce başladığını, nasıl geliştiğini ve bugünlere nasıl gelindiğini abartıya kaçmadan, ansiklopedik bilgilere boğmadan, tarihçi gözüyle ve vicdanının sesini bastırmadan anlatıyor.
Devletler, toplumlar içinde bulundukları anı, günleri veya devri kontrol altına alabilirler. Ki bunu bile hiçbir zaman tam anlamıyla başaramazlar, ne yaparlarsa yapsınlar kontrol altına alınan bölge “kısmen” şeklinde adlandırılmaya muhtaç olur. Ancak yazı her zaman o devrin bir başka yönünü de ele alır ve onu kalıcı hale getirir. Yazı hiçbir zaman tam anlamda kontrol altına alınamamıştır.
Tarihi galipler yazar, bu doğrudur ama tarihin içerisinde her zaman çatlaklar da bulunur, bulunacaktır. Bu çatlakların müsebbibi galiplerin ellerinden kalemleriyle kurtulan vicdanlı tarihçilerdir. Tarih ilmi, galiplerin yazdığı tarihin bir başka yüzünün açık edilmesidir. O yüzden de tarih en iyi dedikodu yapan yazarlardan öğrenilir, denilir. Dedikodu yapan yazarlardan kasıt, devletin gölgesinde olmayan veya resmi hüviyete sahip olmayan tarihçiler, yazarlardır.
Ilan Pappê de İsrailli bir tarihçidir ama o ilmini ve kalemini zalimin hükümranlığına teslim etmemiş, doğruyu göstermeye yönelik çalışmalara adamıştır kendini. İsrailli olması da eserini ve diğer çalışmalarını ayrı önemli kılmaktadır.
Öyle ki yazar 1980’lerin başında ilgili İngiliz ve İsrail hükümet belgelerinin yayınlanmasından bu yana, 1948’de İsrail’in nasıl kurulduğunu ve aynı yıl 700 bin Filistinlinin yerinden edilişini yeniden yazan İsrail’in “Yeni Tarihçiler”inden biridir. 2017 yılında Filistin Kitap Ödülleri’nde Middle East Monitor’un Yaşam Boyu Başarı Ödülü’nü almıştır.
Onun çalışması hem bugüne ışık tutmakta hem de soykırımı kalıcı bir şekilde belgelemekte, geçmişiyle de ele aldığı için hiçbir boşluk bırakmamakta, vahşi İsrail’in her argümanını yerle bir etmektedir. Bugünler geçecektir. Filistin özgürlüğüne kavuşacaktır. O gün soykırımın unutulmamasını bu tür eserler de sağlayacaktır.