ÜÇ HALKA
Geçmiş, zaman ve zahiri olarak geçip gitmiştir ama hissettirdikleri ve bizde bıraktığı etkisi ile geçmemiştir, hiçbir zaman da geçmeyecektir. Yaşam bir domino taşı misali birbirini taşıyarak geçmiş günlerin birikimidir. Bir günün eksikliği, ömürde telafisi mümkün olmayacak gedikler açacaktır.
O nedenle bugünü anlamanın yolu, geçmişin hikâyelerinin doğru tahlilinden geçmektedir.
Aristo’ya göre bir destanın yapısı, tek bir olayın değil, belli bir dönemdeki tüm olayların anlatımını gerektiren geçmiş olayların yapısı ile aynı olmamalıdır. Aristo’ya göre olay örgüsü, eylemdir ve barındırdığı unsurların organik ve tutarlı bir şekilde birbirine bağlı olduğu olaylar dizisidir.
Dönemi anlatmak fazlasıyla ayrıntılı olacağından ve hemen kavranmasının imkânsız bir hale geleceğinden dolayı, dönemden daha büyük bir olayın yalnızca bir bölümüne odaklanmak daha faydalı olacaktır.
Üç Halka kitabında Danıel Mendelsohn, geçmişin parçalarını biriktirip ayrıntılı eğileceği olaylar dizisinden bugünü anlamlandırmaya çalışıyor. Üç Halka, üç sürgün yazarın yani Fenelon, Auerbach ve Sebald’ın hikayelerini temsil ediyor. Mendelsohn, bu üç yazarı yani üç halkayı tek bir halkada birleştiriyor ve ortaya bir ağıt, anı, düşünce veya rapsodi çıkıyor.
Yazar Odesa, Telemak gibi kült metinlerin yazarları ve yazılış süreçleri arasındaki bağları irdeliyor, irdelemesini edebiyat, tarih, biyografi, eleştiri ve anılarla zenginleştiriyor.
Böylece anlatı, katmanlı bir hale bürünüyor.
Anlatının katmanı zırhıdır. Bu zırh, okuyucu ile yazar arasına bir set çeker. Set önemlidir zira ancak set ile okur, okuduğundan kendine ait ve kendine doğru yol alabilecek bir anlam çıkarır. Okur kendi çıkardığı anlama sahip olmadığında, okuduğu yazarın metni olarak kalır ve böyle olduğunda da yazar ile okur arasında ideal bir ilişki belki tesis edilebilir fakat okur ile metin arasında ideal ve olması gereken ilişki tesis edilemez.
Okumak, okurun kendisinde yeniden ve yeni bir formda tesis etme şeklidir. Tesis, okurun kendini başka bir forma ve hale büründürmesi çabasıdır. Her okur, her metni olumlu veya olumsuz dönüşmek için okur.
Üç Halka eseri dönüşmek isteyen okurlara, dönüşmüş yazarlar ve karakterlerin yolculuklarından pasajlarla yol arkadaşlığı ediyor ve bu arkadaşlık okurun kesinlikle lehine.
Sebald’ın Satürn Halkaları’nda “Eğer çok fazla konu hakkında yapılmış bütün çalışmaları öğrenme şansım olsaydı, yazma noktasına asla ulaşamayabilirdim” cümlesi geçer.
Bu cümle anlattıklarımızın özeti mahiyetindedir. Dönüşüm, eksiklik ve iz sürme gerektirir. Bütüne ulaşma arzusu, okumayı ve yazmayı doğurur. Ne ki insan bütüne asla ulaşamaz. Ulaşamamak arzuyu diri kılar. Yazma noktasına ise arzusu diri olanlar ulaşabilir sadece.
Unutmayalım ki iyi bir okur olmak da böyledir.