KÜLTÜR AKTARICISI ÖĞRETMEN
Çocuk dünyaya geldiği an, kendi varoluş alanı olan ailede büyür. Çocuk bu ortamda ben kimim sorusunun cevaplarına zeminler bulur. Dünyaya gelir iken kendisi ile birlikte getirdiği mizacı ve yaşantıları ona birçok cevap verir. Ve genellikle küçük birey olan çocuk, bu verilen cevapların içinden birkaçına çok daha fazla sarılır.
Bu sarıp sarmalama sürecinde, aile ve çevre bağlamında en önemli zemin çocuğun içinde doğup büyüdüğü kültürdür.
Çocuğa bakan kişilerden sonra, çocuğun sosyal hayatı içinde en çok temas ettiği kişi okul ortamındaki öğretmendir.
Tam da bu yüzden kültür aktarılan bir şey ise, günümüz dünyasında aileden sonra kültür aktarıcısı rolü öğretmene geçer.
Nasıl ki ana dili derken, çocuğun annesi ile kurduğu duygusal ve fiziksel temas ile öğrendiği dili kast ediyorsak artık anaokulu, okulöncesi dönem eğitiminde öğretmenin ne kadar merkezi bir role sahip olduğunu görebiliriz. Çünkü iki ila üç yas döneminde okulöncesi eğitim sistemine dahil olan çocuk, gün içinde öğretmeni ile özellikle tam gün eğitim düzeninde, annesinden daha çok zaman geçirdiği bir gerçektir.
Ve çocuğun benlik gelişiminde deneyimleyerek öğrendikleri, günümüz dünyasında aileden sonra öğretmene emanet.
Peki öğretmen çocuğa ben kimim sorusuna hangi cevaplar için zemin sunar?
Ve bu zemin çocuğun doğup büyüdüğü kültürden ne kadar beslenir?
İlla ki yapılacak bilimsel bir çalışma çok daha net sayısal veriler ile keskin yanıtlar sunabilmekle birlikte söyle bir etrafımıza, bizi çevreleyen dünyaya baktığımızda da gördüklerimiz mevcut.
Öğretmenlere yönelik hikaye anlatıcılığı eğitimleri sürecinde deneyimlediğim çok net gördüğüm bir hal var: Dünya anlatı kültürü kıymetli öğretmenimin zihninde çoktan yer etmiş olmakla birlikte toprağımızın anlatısı, Anadolu Masalı, bir adım daha daraltılmış çember ile Türk Masalı yok.
Bunu 20-30 kişiden oluşan öğretmen grubuna yönelttiğim bana masal kahramanı isimlerini sayar mısınız dediğimde birçok batı masal kahramanı ismi duyup Anadolu toprakları ve Türk Masallarına gelince Keloğlan, Can Kız, devanası gibi isimlerden fazlası çıkmayınca, tekrar tekrar deneyimlediğimi gördüm. Oysa Limon Kız, Mercan Kız, Fesleğenci Kız, Küllü Fatma bir tarafa Kızılca Kız, Ayağına Diken Batan Serçe neden dökülmez zihinlerden.
Elbet umut veren, hatta vadeden tecrübeleri de deneyimledim. Düzenleme Kurulunda yer alıp canla başla emek sarf ettiğim Ulusal Hikaye Anlatıcılığı 2019 Kongresi Açılış Konuşmasında, değerli akademisyen Prof Dr Öcal Oğuz salona yönelttiği Türk Masalları Kahramanları sorusuna aldığı doğru yanıtlar sonrası ‘Gerçek hayali aştı!’ ifadesini kullanmıştı. Dilerim gönlünde kültür aşkı yanan herkese nasıp olur böyle bir anı yaşamak…
Fakat olan onca güzelliğin içinde sarf edilmesi gereken çaba o kadar meşakkatli, yürünmesi gereken yollar o kadar uzun ki!
Elbet uzun elbet meşakkatli olacak ki güzel olsun, iyi olsun, erdemli bir hakikat yolculuğu olsun.
Elbet bilen ile bilmeyen bir olmaz, elbet güzel ülkemin güzel öğretmeni bildikçe yaşayacak, yaşadıkça da aktaracak.
Önce doğup büyüdüğü kültürün anlatısını, sonrasında da elbet kültürün ta kendisini.
Dolayısı ile yine yeniden öğretmen bilmeli, yaşamalı ki geleceği inşa edecek çocukların benlik gelişimine temelleri sağlam, güven veren zeminler kurabilsin.
Kültürümüzü aktaralım, kendi anlatımızı sağır sultan duyana kadar anlatalım. Neden mı? Sadece ve sade bir şekilde, biz de bu dünyanın gökkuşağında güzel bir renk olarak varız diye.